Aman dİkkat... (3)
Evet, yazı dizimiz bu hafta da devam ediyor. Agos Gazetesi kendi yaratmış olduğu polemik ortamında ilginç bir çizgi izliyor. Bu üçüncü yazıyı yazarken karşımızda şöyle bir tablo var: Agos önce bir gündem dayatmaya çalıştı, olmadı. Bir tartışma doğdu, sonrasında bir metot dayatmaya çalıştı. Yine olmadı, şimdi de bir mantık dayatmaya çalışıyor. Bakalım nereye varacağız. Geçen haftaki yazı sanki daha samimiydi. ‘Nereden başladık, nereye vardık...’ türünden bir açıklık ve öz eleştiri tonu da hakimdi. Bu hafta, üzülerek belirtelim ki fikri bir sığlığa meyletme durumu göze çarpıyor. Hatırlatma görüntüsüyle, tartışmanın önceki bölümlerinden seçmece alıntılar yapılmış ve bu da mantık dayatma çabalarını ele veriyor. Neyse, konuya odaklanalım. Toplumsal yaşamda her şey sorgulanmalıdır. Bu sağlıklı bir toplumsal yaşamın vazgeçilmezidir. Ancak sorgulamaya istekli olanlar, sorgulanmayı da sindirmek durumundadır.
Agos’un bu hafta JAMANAK ile ilgili yazdığı yazıda yanlış varsayımlarda bulunduğumuz ifade ediliyor. Olabilir, herkes gibi biz de yanılabiliriz. Burada bütün mesele şudur: Agos’un tamamen yanlış varsayımlarla yarattığı bir polemik ortamı var ve çıkış noktası yanlış olunca, devamında siz de, ne kadar da dikkatli olursanız, riskten muaf değilsiniz. Neydi Agos’un yaratmaya çalıştığı izlenim: JAMANAK Patrikhane’den ilan alıyor, üstelik de bütçeden fazla pay almış, dolayısıyla bu durum yayın çizgisine yansıyor. Biz de bu mesnetsiz izlenimi önlemek için bir soru sorduk. Neydi o soru: Eğer Agos Patrikhane’den ilan alsaydı, bu durum yayın politikasını değiştirir miydi? Cevabını da kendimiz vermiştik, ihtimal vermediğimizi belirterek. Şimdi bu hafta, yanlış varsayımlarda bulunduğumuz yazılmış. Peki, bizim varsayımımız yanlışsa, sizinki nasıl kesin bir doğru olabiliyor. Onun için geçen hafta atasözünden alıntıyla ne demiştik: Alemi nasıl bilirsin, kendin gibi... Arkadaşlar, birbirimizin haklarına saygı duyarsak ve birbirimize çamur atmaya kalkışmazsak, yanlış varsayımlardan kuşkulanmamıza gerek kalmaz. Sorunlar sizin yanlış varsayımlarınızdan doğuyor.
Bunun dışında madde halinde değinmek gereken konular var:
1- Basın İlan Kurumu’nun azınlık gazetelerine sağladığı destek meselesi. Agos konuyu en iyi bizim bildiğimizi, ama yazmadığımızı söylüyor. Biz asla o tamamı büyük harflerle yazılmış çalışmaları yadsımış değiliz. Bunun dışında iyi bildiğimiz, ama bizi ilgilendirmediği için girmediğimiz bir durum var. Agos’un bu konudaki tutumu kişilere göre değişebiliyor. Dolayısıyla kurumsal bir tutarlılıktan ya da devamlılıktan söz etmek zor. Doğrusu, konunun bu boyutu bizim ilgimizin dışında. Ama belli ki, burada da yanlış bir varsayım olabilir. Gerekirse ayrıntılandırılabilir, ama ne yarar getireceği tartışılır. En iyisi, herkesin bir laf ederken aynaya da bakmayı unutmaması.
2- Tabii Danışma Kurulu meselesi yine Agos’un gündeminde. Geçen haftaki varsayımımız yanlışmış. Bu hafta da başka bir varsayım sunalım arkadaşlara. Yanlışsa düzeltirler, ya da belki kendileri bakımından bir durum değerlendirmesine vesile olur. Agos acaba bu Danışma Kurulu sayesinde Başepiskopos Ateşyan’ın çevresinde bir konsolidasyon doğduğundan mı rahatsız oluyor?
Arkadaşlar, rahat olun. O kurul Patrikhane’nin bir kurulu. Oraya herkes Makam’dan gelen bir hizmet beklentisine karşılık gidiyor. Kimsenin kişilerle işi yok. Belki sizin buna inanasınız yok, ama durum böyle. Geçen hafta onun için aşırılıkların gerçeği görmeye engel olduğunu yazmıştık.
3- Ama bu konsolidasyon varsayımı o kadar da yanlış olmayabilir. Nitekim Agos bu ortamda JAMANAK ve Marmara ilişkileri üzerinden Danışma Kurulu’nda bir çatlak yaratma çabasında. Toplantı sonrası yapılan haberler kıyaslanıyor. Sonuçlar da sanki olumlu. Baksanıza artık Türkçede seçecekleri sözcüklerde tereddütler oluşmuş da, Ermenice ‘darorinak’ demişler... Devamı da gelir inşallah.
4- Danışma Kurulu toplantısı sonrası JAMANAK’ın yaptığı haberin içeriği seçim odaklı. Ama Agos’taki arkadaşlar Marmara’nın haberini beğenmişler. Bizim Patrikhane’nin ilanları meselesinde aktardıklarımızın iki boyutu var. Birincisi, toplantıda bu konuya ayrılan zaman. Zira, bu konu kısa konuşuldu. İkincisi, Rober Haddeler’in toplantıdaki ifadeleri. Marmara’da o ifadelere yer verilmemiş olduğu için burada belirtmek etik bakımdan doğru olmaz, ama bizim haberimizin tonunu belirleyen etkenler toplantının genel havasıyla doğru orantılıdır.
Ve son olarak, ne kadar ilginç. Agos kendi duruşunun yıllardır belli olduğunu, Patrik seçiminin bir an önce yapılması gerektiğini söylüyor. Patrik ve vakıf seçimlerinin geciktirilme çabalarını yeriyor. Ama JAMANAK’ın seçim odaklı Danışma Kurulu haberini beğenmiyor. Tatminkar bulmuyor, başka arayışlar var. Seçim beklentisi için yüksek tonda gürültü yaratılıyor, ama asıl dikkat başka yerlerde galiba. Bu da bir varsayım, yanlış olabilir, arkadaşlar düzeltir. Bu hafta da, geçen haftaki gibi konu bir yerden başlayıp, başka bir yere varmış. Olur, insanlıktır, üsluptur.
JAMANAK on yıldır bu cemaatte seçim konusunu irdeliyor ve gündemde tutuyor. On yıl önce bu cemaatte yanlış tercihler kullanıldı. O gün seçim yapılabilecekken, süreç tıkandı. Bu sağlıksız gidişatın alt yapısı oluşturuldu. Başepiskopos Ateşyan için mevcut statü din adamlarının ve sivil vakıf yöneticilerinin ortak çabalarıyla yaratıldı. O zaman geri dönüşü olmayan hatalar yapıldığını avaz avaz bağırdık. Kim yaptı o hataları? O geri dönüşü olmayan hataları, bugün cemaatin içerisinde ana muhalefet lideri nidasıyla gezen dostlarımız yapmadı mı? Agos bugün bu gerçeğe ışık tutuyor mu? Biz ne diyoruz peki? Gelin arkadaşlar, ortada bir sıkıntı var, ortak hata sonucu doğmuş bir sıkıntı. Bu sıkıntı ortak çabayla, el ele vererek aşılabilir. O gün o hataları yapanlara bugün kahraman muamelesi yapmak niye? Herkes hatası ve sonuçlarıyla yüzleşsin ve bu yanlıştan dönülsün. Hatayla yüzleşmek yerine, kafayı kuma gömmeye, günah keçileri yaratmaya gerek var mı? Dayanışmaya gitmek varken, neden kutuplaşalım? Hangi yöntem bizi yeni patriğimizi seçebileceğimiz güne ulaştıracak? Agos ile bu noktada aynı yaklaşımda değiliz. Bize göre kararlılık çatışma gerektirmiyor.
Arkadaşlar, eğer sizin açınızdan gerektiriyorsa, ki bu varsayım da yanlış olabilir, yine de tekrarlayalım: Aman dikkat!
Ara KOÇUNYAN