BEYOĞLU ÜÇ HORAN ERMENİ KİLİSESİ VAKFI YÖNETİM KURULU SEÇİMİ ÖNCESİNDE DEĞERLENDİRMELER (3)
Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı'nın Türkiye Ermeni toplumu gerçeğinden gittikçe kopması göze ilk bakışta sadece mali boyutuyla çarpıyor. Ancak on yılların deneyiminden konunun sadece bununla sınırlı olmadığını gözlemlemek mümkün. Böylesine önemli bir kurumun izole olması, kendisini cemaatten soyutlaması, bugün Ermeni toplumunun muzdarip olduğu bir çok sorunun bir anlamda altyapısını da oluşturmakta.
1960'lı yıllarda, Patriklik Makamı bünyesindeki sivil (cismani) merkezi yapının tamamen ortadan kalkmasına koşut olarak doğan yönetsel boşluk aslında Beyoğlu Vakfı'nın yozlaşma hikayesinin başlangıcı gibi olmuş. Merkezi, genel sivil otoritenin ortadan kalkmasının yol açtığı denetimsizlik bu vakfın adeta bir mutasyon geçirmesine sebep olmuş. Bünyesinde bu denli büyük kaynak barındıran bir kurumun bir taraftan toplumu domine edebilme potansiyeli, diğer taraftansa toplumdan bu denli muaf olma isteği kaçınılmaz olarak çelişkiler yaratmış.
Şunu kabul etmek gerekiyor ki bu denetim meselesi sadece bürokrasiyle açıklanabilecek gibi değil. Beyoğlu Vakfı'nın tasarrufları on yıllardan bu yana toplumsal vicdanda aklanmak bir yana, toplumun vicdanını kanatan nitelikte. İşin kötüsü toplumsal vicdanla bürokratik mekanizmalar arasında derinleşen uçurum da bu bakımdan büyük güven bunalımı yaratmış durumda.
Beyoğlu Vakfı'nın gelmiş geçmiş yönetimleri, çok uzun zamandan beri toplumun gözü önünde aslında basit ve herkes tarafından iyi bilinen bir taktikle oynuyor. Cemaatin kaynakları, cemaatin kurumlarına paylaştırılırken, bir bakıma onlara nimette bulunurmuş gibi davranılıyor. Bu da hem çok keyfi hem de bayağı vizyondan yoksun bir şekilde yapılıyor. Aslına bakılacak olursa bu vizyonsuzluk meselesi bir bakıma keyfiyeti de tetiklemiş ve de tetiklemeye devam ediyor. Nitekim, Beyoğlu Vakfı'nı tahakküm altında tutanlar, kurumun tasarruf ettiği kaynakları sadece sadakat temin etmek üzere topluma aktarmış. Oysa ki genel durumu, verili zamanın koşullarına göre sistematize ederek, belirli ölçütler benimseyerek davranmayı deneseler belki de sonuçlar bugünkü kadar ağır olmayabilirdi. Bu vakfı tahakküm altında tutanlar iktidarlarının bekası için her daim Türkiye Ermeni toplumunun yaşanmında genel bir sistemsizliğin hüküm sürmesini tercih etmiş.
Cemaatin yakın geçmişine dair yüzeysel bir hafıza tazelemesi dahi bu gözlemleri doğrulayabilecek birçok örneğin anımsanmasına vesile olabilir. Beyoğlu Vakfı'ndaki zihniyet, Türkiye Ermeni toplumunda hangi konuda olursa olsun ortak bir aklın oluşmasını, ortak bir iradenin şekillenmesini adeta tehdit olarak görmüş. Fiilen katılmayarak veya hiçbir katkı vermeyerek benzer çabalar ya da arayışlar hep engellenmiş. İşin en üzücü yanı bu kapsama teknokrat insanların vermesi gereken kararlar ya da belirli uzmanlık gerektiren konularda atılan adımlar da dahil olmuş. En basitinden bu vakfın bünyesindeki eğitim kurumları, sırf yıllık bütçelerini dengeleyebilmek için cemaatten yardım toplamaya gereksinim duymadığı için, her daim Türkiye Ermeni toplumunun eğitim yaşamını reformdan geçirme arayışlarından da uzak tutulmuş.
Toplumun geneline karşı benimsenen sağlıksız ilişki şeklinin ve çarpık zihniyetin kesiştiği noktada on yıllardan beri kemikleşmiş dengelerin yarattığı tahakküm Beyoğlu Vakfı'nı gerçekten esir almış. Dolayısıyla bu Pazar günkü seçimde Ermeni cemaati ilk kez bu tahakkümle gerçek anlamda yüzleşme olanağı bulacak. Bu yüzleşme önümüzdeki döneme dair yeni paylaşım hesaplarıyla yapılacak olursa Beyoğlu Vakfı yeni tahakkümlerden asla kurtulamaz. Beyoğlu Vakfı'nı düzlüğe çıkartabilecek tek etken, bu yüzleşmenin eksenine toplumsal vicdanın adalet terazisini yerleştirebilmektir.
Teoriden ya da karmaşık formülasyonlardan öte bugünden şunun kararını verebilmek gerekiyor: Bu cemaat bir sonraki dönemde Beyoğlu Vakfı Yönetim Kurulu seçiminin de, kendi genel kurumsal sisteminden doğan ortak seçim tertip heyeti tarafından düzenlenebilmesini bugünden sağlayabilecek mi, yoksa Beyoğlu Vakfı'nın bir sonraki seçimde de yine başına buyruk, ayrı bir seçim tertip heyeti mi olacak? Bekleyip göreceğiz...
ARA KOÇUNYAN