Beyoğlu
Türkiye Ermeni toplumunun yaşamı bu dönemde tamamıyla cemaat vakıflarının yönetim kurulu seçimlerinin dominasyonu altında. Tahmin edildiği üzere, Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı'nın durumu da sıcak gündem olarak karşımızda. Ne yazık ki en kötümser tahminler cemaatin gözü önünde bir bir gerçekleşiyor. Patriklik Makamı tarafından devlet nezdinde yapılan başvurular da tüm bunların kanıtı. Genel durum son derece endişe verici boyutlara ulaşmış bulunmakta.
Her ne kadar toplumsal yaşamda etki tepkiyi doğursa da, mevcut durumda bu etkene bel bağlamak gerçekten saflığa eşdeğer olabilir. Beyoğlu, on yıllardan bu yana Türkiye Ermenileri'nin gerçeğinde, halk kontrolüne kapalı, toplumsal iradeden muaf, karanlık ve kör bir nokta. Beyoğlu Vakfı özelinde on yıllardan bu yana sağlıklı bir seçim düzenleme olanağı doğmamış olduğu için, yara hala kanıyor ve insanların vicdanı sızlıyor.
Kendisini güvenceye almış, topluma kapalı ve toplumdan kesik bir grup insan cemaate karşı sürekli meydan okumakta. Kendi iradesini dayatmayı deneyen ve de başaran bu insanlar halkla alay etmekte. Tabii faturayı sadece onlara kesmek mümkün değil. Çeşitli zamanlarda ve çeşitli nedenlerle, isteyerek ya da istemeyerek onlara teslim olanların, hatta onlar tarafından satın alınabilenlerin hiç mi suçu yok? Tüm bunların bu toplum tarafından nasıl da hazmedilebilmiş olduğu, gerçekten de kapsamlı bir bilimsel çalışmanın konusuna dönüşebilir.
Şimdi bu yarayı ameliyat etmek ve iyileştirebilmek için bir şans var. Bu amacın gerçekleşebilmesi için sadece itiraz etmenin kesinlikle yeterli olmayacağı da aşikar. Mevcut düzenin mantığındaki insanlar kendilerine karşı konuşulmasına, hatta bağırılmasına zaten son derece alışık. Son kertede bu şekilde de olsa, koltuklarında kalabileceklerinin bilincindeler.
Beyoğlu Vakfı bağlamında somut bir sonuca ulaşabilmek için, cemaatte oluşan büyük infiali iyi yönetebilmek gerekmekte. Örneğin buradaki durum yakın geçmişteki Ortaköy Vakfı seçimi zamanındakinden çok daha farklı. Toplumdaki sağlıklı ve sağduyulu çevrelerin hedefe odaklı ve geniş tabanlı bir iş birliğine girmesi gerekmekte. Adeta bir seferberlik ortamında, hepsinin tüm olanak ve potansiyelini harekete geçirebilmesi gerekmekte. Devletin ilgili resmi makamlarına da her şeyin devamlılık arz eden bir çerçevede anlatılabilmesi de şart.
Şu andaki tabloda her şey çok açık. Mevcut yönetim adil olmayan ve katılımcılığın yüksek olmasını umursamayan bir yöntemle, göstermelik bir oylamayla iktidarını yeniden üretmeye çalışmakta. Buna karşı, muhalefet olarak ortaya çıkanlar da amaca odaklı, gerçekçi bir çizgide değil. Beyoğlu Vakfı'nın toplum için ifade ettiği önem, sadece tepki oyu toplama hesabı yaparak cemaatin önüne çıkmanın çok ötesinde hamleler gerektirmekte. Yüzeysellik bu durumda maceraperestliğe eş değer. Ve bu ortamda, bu tablodan Beyoğlu Vakfı için bir değişim sinyali gözlemlemek gerçekten de çok zor.
Seçim takvimi bir yandan işliyor ve Beyoğlu Vakfı için gerçekten bir şey yapabilmek, radikal değişim temin edebilecek adımlar alabilmek için zaman daralıyor. Bu toplum gerçek ve inandırıcı bir alternatif bekliyor. Cemaatin sağduyulu çevreleri bu hassas aşamada daha kapsayıcı ve kuşatıcı, bu toplumu gümbür gümbür arkasından sürükleyebilecek ve Beyoğlu Vakfı'nı yeniden bu topluma kazandırabilecek bir oluşumun müjdesini bekliyor.
Yoksa eğer çok geç kalınmayacaksa, bu cemaat bir başka baharı beklemek zorunda kalacak.
ARA KOÇUNYAN