BEYOĞLU ÜÇ HORAN ERMENİ KİLİSESİ VAKFI YÖNETİM KURULU SEÇİMİ ÖNCESİNDE DEĞERLENDİRMELER (6)
Yarın artık son gün olacaktı ama major bir gelişme yaşandı. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün yerinde müdahalesiyle seçimler ertelendi. Cemaatimizin üyeleri, Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı'nın yönetim kurulu üyelerini seçmek için biraz gecikmeyle sandık başına gidecek. Herkes yeni bir başlangıç sağlanabilmesinin umudundaydı. Bu son ertelemeyle bu umut biraz gecikecek gibi gözükse de aslında daha sağlam bir altyapısı olacak. Galiba baştan şunu kabullenmek gerekiyor: Beyoğlu Vakfı'nda biriken sorunlar pek de önümüzdeki beş yılda ya da bir iktidar döneminde çözülebilecek gibi değil. O bakımdan yeni bir başlangıç umut ederken konuyu daha uzun vadeli değerlendirmekte yarar var. Seçimin ertelenmesi, sağlıklı bir ortamın sağlanması bakımından hem hayra alamet hem de bu umudu destekler nitelikte.
Aslında bu ya da ertelenen seçimden hayli kısa zaman önce Beyoğlu Vakfı'nda bir başkan değişikliği yaşandı. Gerçi bu bir bakıma 'tek mütevelli' dönemlerini andıran bir pratiğe dönüştü ama yine de bazı şeylerin net olarak görülebilmesini sağladı. Ne fark yarattı vakfı temsil eden birinci simanın değişmesi? Belki mevcut başkan başta bazı farklılıklar yaratmak bile istemiş olabilir, ancak sonrasındaki gelişmelerin sorunları nerelere vardırdığını anımsatmaya gerek yok. Kısacası bu başkan değişikliği, Beyoğlu Vakfı'ndaki durumun sadece kişilerle değil, temelde sistemle ilgili olduğunu teyit etti. Bu gerçeğin ışığında söylenebilecek esas şey, Beyoğlu Vakfı'nda bir onarım ve rehabilitasyon dönemi başlatabilmenin gerekli olduğu.
Ertelenen yarınki oylama öncesinde toplumdaki muhtemel dengeleri ve eğilimleri akıllarda canlandırabilmek bakımından bu seçim maratonu sürecinin belli boyutlarını tekrar düşünmekte yarar var. Şöyle ki seçimlerden önce cemaatteki kurumlar sistemi (bu bağlamda Türkiye Ermeni Vakıflar Birliği-ERVAB) ortamında, İstanbul'daki üç seçim çevresi için toplam dört adet seçim tertip heyeti oluşturuldu ve bunlar kendilerinden bekleneni genelde başarıyla yaptılar, hem de ilk kez uygulanan, henüz içtihatı tam olarak şekillenememiş bir yönetmelikle. Cemaatin onlarca vakfı arasından sadece üç tanesi kendi bağımsız seçim tertip heyetini kurmayı uygun gördü: Ortaköy Meryem Ana Ermeni Kilisesi Vakfı, Büyükdere Surp Hıripsimyants Ermeni Kilisesi Vakfı ve Beyoğlu Üç Horan Ermeni Kilisesi Vakfı. Seçim rekabetinin oldukça yüksek olduğu bu üç noktanın ilk ikisinde, ayrı seçim tertip heyetiyle süreci idame ettirmek isteyen ve bir dönem daha görevde kalmak üzere aday olan eski yönetimler sonuçta kaybetti. Hemen belirtmekte yarar var ki Ortaköy ve Büyükdere Vakıfları'ndaki uygulamaları aynı kefeye koymak tabii ki mümkün değil ancak sonuçta toplumun ayrı, bağımsız seçim tertip heyeti tercih eden yönetimlere sıcak bakmadığı aşikar. Şimdi herkes benzer üçüncü ve son nokta olan Beyoğlu Vakfı'nda sonucun nasıl olacağını beklemekteydi ve beklemeye devam ediyor. Bakalım Yönetmelikte çizilen çerçevede sistemi zorlama çabaları burada sonuç verecek mi, yoksa toplum aynı refleksi sergileyecek mi? Yarınki seçim ertelenmiş olsa da, bu sorunun cevabı görünür gelecekte netleşecek.
Burada Beyoğlu Vakfı'nın özelinde bazı ayrıntıları dikkate almakta da yarar var. Nitekim mevcut yöneticiler bu seçim dönemi öncesinde çok daha pragmatik ve sofistike yöntemlerle davrandı. Beyoğlu Vakfı'nın izlediği yöntem bir taraftan cemaatteki genel kayıtsızlığı, diğer taraftan da büyük liderlik boşluğunu bir kez daha gün yüzüne çıkarttı. Seçim sürecinin ve çeşitli boyutlarının netleştirilmesi zamana yayılarak, muhtemel muhalifler itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Sürecin başında, bugün muhalif olan bazı adayların mevcut yöneticilerle ortak liste yapabileceği konuşuldu. Vakfın bazı eski yöneticilerinin aralarındaki anlaşılabilir gerginliklerin etkisiyle adaylığa soyunabilecekleri hesaplanarak, bu seçimin bir rövanş vesilesine dönüştürüldüğü izlenimi yaratıldı. Cemaat üyelerinin, bazı fırsatçıların bu vakfın yönetimine sızma isteğini görerek derin endişeye kapılması sağlandı. Yani Beyoğlu Vakfı özelinde, bu seçimden önce topluma ölüm gösterildi ve sıtmaya razı edildi. Bütün bunların ışığında mevcut yöneticileri gerçekten takdir etmemek mümkün değil, çünkü seçim döneminde kendi kurallarını tüm topluma dayatabilmeyi başardı. Burada kuşkusuz yönetsel bir maharet söz konusu ve de toplumdaki büyük liderlik boşluğunun ağır tezahürlerini tam da bu noktadan itibaren düşünmeye başlamakta yarar var. Neyse ki bu yanlış hesaplar Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün müdahalesi ve seçimin ertelenmesi ile Bağdat’tan döndü ama yine de tüm bu sorunların güncelliğini tartışmak mümkün değil.
Ermeni toplumunun diğer tüm kurumlarından farklı olarak, sadece Beyoğlu Vakfı'nda seçim çarşaf listeyle yapılacaktı. Bu anlamda kağıt üzerinde bir sıkıntı yoktu. Bu uygulamanın Yönetmeliğe aykırı olmadığı söyleniyordu. Aynı zamanda bu alternatifin, nüfusu çok daha az olan diğer bazı azınlık cemaatlerine insan malzemesi bakımından nefes payı yaratabilmek için Yönetmeliğe monte edilmiş olduğu konuşuluyordu. Burada kastedilenin Ermeni cemaati olmadığını tekrarlamaya gerek yok. Yani bağımsız seçim kurulu, çarşaf liste, seçimlerle ilgili resmi duyurular için mecra gözetilmesi ve toplumun her kesiminin düzenli bilgilenmesi ve aydınlanabilmesi konusuna özen gösterilmemesi ve daha bir çırpıda sayılabilecek bir çok tartışmalı uygulama... Yarın cemaat bu koşullarda sandık başına gidecek olsaydı, tüm bunlar mutlaka tarihe not düşülecekti. Erteleme sayesinde şimdi artık her şey daha az ayıpla gerçekleşebilecek.
Peki çarşaf liste ne anlama geliyordu? Aslında en basit açıklamasıyla çarşaf liste, Beyoğlu Vakfı'ndaki mevcut sistemsizliğin popülizmle soslanmış olarak tekrar cemaatin önüne konmuş olması demekti.
Yarınki seçimler öncesi toplumumuzun önüne ekip olarak çıkan oluşumlar vardı. Çarşaf liste koşullarında onlar da kaçınılmaz şekilde bireysel olarak adaylık koymuş durumdaydılar, ancak cemaatin karşısına örgütlü bir yapı olarak çıkabiliyorlardı. İşin en ilginç yanlarından birisi de, vakfın mevcut yöneticilerinin yeniden aday olmalarına karşın, toplumun karşısına bir ekip olarak çıkmayı tercih etmemiş olmasıydı. Beyoğlu Vakfı'nın sağlıklı geleceği sistemsizliği aşmaktan geçiyorsa, bu kıyaslamanın kuşkusuz bir anlamı var ve seçimin ertelenmesi tüm bunları gölgelemiyor.
Çarşaf listeyle, seçim sistemi muğlaklıkları ve zorlamalarıyla Beyoğlu Vakfı'nın yeni bir kaosa sürüklenmesi çok muhtemeldi. Cemaatin sağduyusunun ve iradesinin tecelli etmesi bilinçli bir şekilde engellenmişti. Seçimin ertelenmesi şimdi tüm tarafların ve toplumun Beyoğlu Vakfı özelinde olup biten her şeyi bir kez daha düşünebilmesi için zaman yaratıyor ve yeni olanaklar sunuyor. Seçimin ertelenmesinin biraz şaşkınlık yaratmış olduğu doğru ancak burada endişeye kapılacak bir durum olmadığı da aşikar. Sürecin devamında mevcut yönetimin adımlarını cemaate meydan okumadan atmasının sağlanması ve adayların verdikleri mesajlarda daha dikkatli olması yaşamsal öneme sahip.
Geleneksel tabirle sabrın sonu selamettir…
ARA KOÇUNYAN
- Son -