SAPLA SAMAN KARIŞMASIN
Seçim tarihi yaklaştıkça kaçınılmaz olarak ortam tırmanıyor, heyecan dorukta. Bu bir yandan iyi bir gelişme ancak sürecin çok iyi yönetilmesi gerektiği de su götürmez bir gerçek. Söyleşimizin son bölümünde Şirinoğlu, Gülmezgil, Yerganyan ve Karaköse sapla samanın birbirine karışmaması gerektiğinin üzerinde duruyor. Yani bu seçimlerin kazananı tüm toplum olmalı, bunun mutlaka sağlanması gerekiyor. Hiç kimse kendisini kaybetmiş ya da yenilmiş gibi hissetmemeli. Bunlar tabii çok güzel dilekler ancak lafta kalmaması için de bazı somut koşullar var. Her şeyden önce cemaatin birliğini sağlaması gerekenler sorumluluklarının ağırlığıyla davranmalı, ilkesel duruş sergilemeli ve bilhassa rekabet ortamında konuların kişiselleşmemesini önemsemeli.
Öte yandan konuşmamız boyunca Patrikhane'nin de bu seçim sürecinde oynadığı rol mercek altına alınıyor. Bu dizinin başında da ifade ettiğimiz gibi, bu seçimlerde belki de Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar Patrikhane angaje bir durumda. Patrik Hazretleri mevcut durumda taraf olmakta bir sakınca görmediklerini açıkça beyan ettiler. Şirinoğlu, Gülmezgil, Yerganyan ve Karaköse bu bağlamda temkin sergiliyor. Kelimelerini çok özenle, dikkatle seçseler de, eleştirilerini sakınmıyorlar.
Yakın zaman önce basında da açıklama ve çıkışlarıyla gündem yaratan Şirinoğlu şöyle konuşuyor: "Bizim bu toplumun gençlerinden yararlanmamız lazım. Onların yönetimlere monte edilmesi gerekiyor. Ama gençlerimiz ya çok sivri ya da toplumsal yaşamımıza karşı tamamen ilgisiz. Ben bu çelişkide bugün Patrikhanemiz'in ideal şekilde yönetilmemesinin de payı olduğunu düşünüyorum. Kiliseden soğuyorlar. Bizlere bankacılık zihniyeti sergilediğimiz imasıyla taş atılıyor. Israrla söylemeliyim ki kurumlarımız böyle yönetilmeli. Bugün en küçük işletme dahi bankacılık zihniyetiyle yönetilmezse batar, nerede kaldı bizim koca vakıflarımız. Yani kimse lütfen kusura bakmasın ama ruhanilere aktarılan kaynaklar titizlikle kovalanırken, öğretmenlerimizin aldığı maaşlar için sadece söz ve dilekler var. Peki kim yetiştiriyor gençlerimizi? Neden ses çıkartılmıyor öğretmenlerimiz için?"
Konuşmaların genelinde Patrik Hazretleri'nin Ortaköy ve Beyoğlu vakıflarına olan yaklaşımı ve oralardaki yönetimlerle olan ilişkileri sıkça eleştiriliyor. Dikran Gülmezgil devam ediyor: "Bir süre önce Patrik Hazretleri beni çağırıp Ortaköy için yeni bir liste hazırlanması gerektiğini söyledi. Çalışmaya başladık. İki hafta sonra müteahhit ziyareti oldu ve o arayış bıçak gibi kesildi. Söylenecek çok şey var ama dilim varmıyor. Sanki yönetimle müteahhidin toplum vicdanında sorgulanan ilişkisini ruhani makam aklıyor. Akçeli işlere bulaşma ya da o alana kayma izlenimi doğuracak işlere ruhani önderin girmemesi gerekmez mi?"
Aslında toplumsal yaşamımızda seçim zamanlarında patriklerimizin çeşitli vakıf yönetim kurullarının şekillenmesi sürecinde belli bir rol oynadığı biliniyor. Onların böyle bir hakkı vardı da, Patrik Maşalyan'ın yok mu? Şirinoğlu, Gülmezgil, Yerganyan ve Karaköse bu sorumuz karşısında gayet net konuşuyor. Öncelikle burada kişisel bir durum söz konusu değil. Temel mesele şu ki, bu seçimlerde Patrik Hazretleri zemin yaratan, katalizör bir rol oynamaktan öte doğrudan propagandaya girişmiş durumda. Gün geçmiyor ki Patrik Hazretleri Ortaköy seçimiyle ilgili görüş bildirmesin. Elbette görüş bildirmek haklarıdır ve o görüşler saygı ve önemle izleniyor. Ancak gidişat yavaş yavaş pederhane bir yönlendirme, tembih ya da tavsiye mecrasından çıkıyor. Patrik Hazretleri toplumu aydınlatan bir çizgiden kamuoyu ile polemiğe giren bir zemine sapmış durumda. İlkeye değil, fiilen rekabete taraf oluyor. Bedros Şirinoğlu şöyle devam ediyor:
"Kendilerine kaç kez, Sırpazan biz yolcuyuz, siz hancısınız, diyerek sorunlu ve sıkıntılı noktalarla ilgili ayrıntılar sundum. Ancak Patrik Hazretleri ne yazık ki kimseyi sallamıyor. Biz Ortaköy için Mavi Liste'yi oluştururken, öneri götürdüğümüz bazı noktalardan aday verilmesini engellediler. Bunlar hoş şeyler değil. Şimdi bakın toplumun gözü önünde doğan çelişkiye. Bir taraftan Patrik Hazretleri'nin yönetici adaylarından en fazla iki dönem görevde kalacaklarına dair güvence vermelerini istediği konuşuluyor, diğer taraftan Ortaköy'de Patrik Hazretleri 20 yıldır iş başında bulunanların görevde kalması için var gücüyle çalışıyor. Bunu herkes görüyor ama biz söyleyince suçlu mu oluyoruz?"
Bunların ışığında Dikran Gülmezgil de Ortaköy Vakfında mevcut yönetimin devamı olan Beyaz Liste adayları arasında Patrikhane'nin profesyonel elemanlarının bulunmasının da doğru olmadığını öne sürüyor. "Zaten adaylar arasında, Patrikhane'nin adamı, etiketi taşıyan birisinin olması hoş değil. Kaldı ki destek vermek istediğin listeye, kendi adamın, diye bula bula profesyonel çalışanını bulup yolluyorsun. Beyaz Liste'de zaten Ortaköy Vakfı'nın profesyonel çalışanları da var. Patrikhane de aynı yolda yürüyor. Tüm bunlar gerçekten üzücü."
Eleştirilen noktalardan bir tanesi de vakıf seçimleri öncesinde Patrik Hazretleri'nin son patrik seçimlerindeki mekanizmaları yeniden işletmeye meyletmesi. Tam o bölünmeler aşılmaya çalışılıyorken, tekrar kutuplaşmaların körüklenmesi yanlış addediliyor.
Şirinoğlu, Gülmezgil, Yerganyan ve Karaköse'yi uzun uzun dinlerken tuttuğumuz notların özetini aktarmayı bugün tamamlıyoruz. Bizim açımızdan seçimin sıcak gündemi her boyutuyla tabii ki çok ilginç ve önemli. Aklımızın bir köşesinde hep bulunan bazı konular da var kuşkusuz. Konjonktür değişikliklerinin hep yeni dengelerin şekillenmesine gebe olduğunu unutmamakta yarar var. Bir de, mevcut ortamda, şunun ya da bunun adamı, diye yelkenine rüzgâr toplayarak özellikle varlıklı vakıfların yönetimlerine yerleşmeye bakanların, gelecekte mühürü ele aldıklarında ne tavır takınacakları hep soru işaretidir. Bu seçimin özelindeyse önemli bir konu daha var tabii. Bazı vakıflar için karar verirken, toplum mühürü elinde tutarken yaptıklarını gördüğü yöneticiler için tarih ve vicdan önünde karar verecek.
ARA KOÇUNYAN
son