ԵՐԿՈՒ ՄԵԾ ՎՏԱՆԳ
Կրօնական ժողովի ատենապետ Տ. Արամ Արք. Աթէշեան երէկ երեկոյեան ժամերուն ուշագրաւ յայտարարութիւնով մը հանդէս եկաւ ընկերային ցանցերէն։ Այսպէս, նորին սրբազնութիւնը արձագանգեց Հանրային նախաձեռնութեան միջոցաւ ընկերային ցանցերու վրայ վերջին օրերուն իրեն հասցէագրուած կոչին։ Ինչպէս ծանօթ է, Հանրային նախաձեռնութիւնը վերջին շրջանին ահազանգ կը հնչեցնէ պատրիարքական ընտրութեան գործընթացէն ներս, կանոնադրութեան տրամադրութիւններուն հետեւանքով յառաջացած իրաւունքի կորուստներուն դէմ։ Հանրային նախաձեռնութիւնը այս կապակցութեամբ ընկերային ցանցերու վրայ իրերայաջորդ կոչերով հանդէս կու գայ՝ ուշադրութիւն հրաւիրելու համար այս խնդիրներուն վրայ։ Վերջին անգամ 31 հոկտեմբերին Հանրային նախաձեռնութիւնը կոչով մը դիմած էր Տ. Արամ Արք. Աթէշեանին։ Արժեւորելով այդ կոչը՝ նորին սրբազնութիւնը բաց նամակ մը գրի առած է Հանրային նախաձեռնութեան համար։ Պատրիարքական ընտրութեան գործընթացը ընդհանուր արժեւորումի մը ենթարկելով՝ Տ. Արամ Արք. Աթէշեան այս բաց նամակին մէջ կանգ առած է երկու մեծ վտանգի վրայ։ Այսպէս, առաջին հերթին ան շեշտած է մեր եկեղեցւոյ վարդապետութեան նկատմամբ հաւատարմութիւն դրսեւորելու անհրաժեշտութիւնը։ Սա յատկանշական պարագայի մը վերածուած է, դըժ-բախտաբար, պատրիարքական ընտրութեան գործընթացի հաւասարակշռութիւններուն մէջ։ Երկրորդ՝ Տ. Արամ Արք. Աթէշեան ահազանգ հնչեցուցած է այն շրջանակներուն դէմ, որոնք կը ձգտին մեր համայնքի ապագան գրաւի տակ առնել եւ այդ նպատակին հասնիլ կը փափաքին պատրիարքական ընտրութեան միջոցաւ։
Ստորեւ կը հրատարակենք թէ՛ Հանրային նախաձեռնութեան կոչը եւ թէ Տ. Արամ Արք. Աթէշեանի կողմէ հրապարակուած բաց նամակը։
*
TOPLUM GİRİŞİMİ'NE AÇIK MEKTUP
Toplum Girişimi’nin sevgili mensupları, Kilisemizin değerli evlatları;
Türkiye Ermenileri 85. Patriğinin seçim sürecinde sergilemiş olduğunuz tavrı dikkatle izlemekteyiz. Cemaatimizin hakları ve buna dair kayıplar bağlamında göstermiş olduğunuz hassasiyeti son derece önemsemekteyiz. Seçim sürecine yönelik gözlemlerinizi bugüne dek yakın çalışma arkadaşlarımızla birlikte değerlendirmiş olmakla birlikte, 31 Ekim 2019 tarihinde şahsıma yapmış olduğunuz çağrının ışığında, bu kez sizlere toplumumuzun yüksek huzurunda bir değerlendirme sunma arzusundayım. Lütfen, bu açık mektubu bir yanıt olmaktan ziyade, bir srpazanınızın sizinle empati çabası, kendisini sizlere daha iyi anlatabilme çabası olarak algılayın. Hemen belirteyim, sizleri hiçbir şeye ikna etmek değil amacım. Yükselen her tepkinin sessizlikte boğulduğu, kurumların işletilmediği, herkesin gözünün önünde bir tiyatronun sergilendiği şu mevcut ortamda, size doğrudan bir söz yöneltirken sadece toplumumuzun içerisinde tıkanmış olan diyalog kanallarına karşı bir adım atma gereksiniminden yola çıkmaktayım. Söyleyeceklerimle hemfikir olup olmamanızdan bağımsız olarak, tek beklentim samimiyetimden kuşku duymamanız. Zira toplumumuzdaki derin güven bunalımı ortamında, bu bile büyük bir kazanım olabilir. Sözü uzatmadan aşağıda maddeler halinde değineceğim konulara odaklanmak arzusundayım:
1- Tevazudan uzaklaşmak niyetinde değilim, ancak eğer bu seçime benim öngördüğüm şekilde gidebilseydik, bugün yurtdışındaki adaylarımızın seçime katılımı konusunda en ufak bir sınırlama olmayacaktı ya da olsaydı bile alternatif arayışlarımız bakımından çok sağlam bir hukuksal zeminimiz olacaktı.
Geride bıraktığımız dönemde, Patriklik Makamının fiilen münhal olduğu durumda, hepimiz kendi inandığımız yöntemlerle mücadeleler verdik. Benim benimsediğim yöntemlerle hemfikir olmadığınızı zaten biliyorum ve bunun tartışmasına girme niyetinde değilim. Ancak 84. Patriğimiz Başepiskopos Mesrob Mutafyan’ın vefatından önceki ve sonraki koşulların farklılığını çok iyi tahlil etmek durumundayız. Patriğin vefatından önce, fiili durumun koşullarında çözümler ararken Kilise ve cemaat hukukumuzu her bakımdan zorlamaya çalıştık ve 1863 Nizamnamesi bir anlamda temel kılavuzumuz oldu. Bu referansla resmi makamlara mektuplar dahi yazdık. Ancak patriğimizin vefatından sonra zaten seçim kaçınılmaz oldu. Hiç kimsenin ve hiçbir makamın nezdinde, bir patrik hayattayken diğerini seçmemizin zaruretini temellendirmek, gerekçelendirmek zorunda değildik artık. Dolayısıyla son patrik seçimlerinin içtihatlarına sadık kalmak en garanti yoldu. Ancak ne yazık ki, bazıları kişisel beklentilerle layihalar arasında seçkinci bir yaklaşım peşine düştü. Bazı talihsiz çevrelerin yaptığı kulisler ve kovaladıkları amaçlar hepimizin malumudur. Bu bağlamdaki endişelerimi ve uyarılarımı daha talimatname gelmeden basın yoluyla gecikmeden paylaştım. Belki tüm bunlar ilk bakışta sizler için bir değer ifade etmeyebilir, ama kendimi bu sürecin dışında tutmuş olduğumu söylemeniz insaftan uzak değil mi? Sistemin başında bulunan ve bu sürecin asıl sorumlusu olan kişilerle, bu konumda olmayan kişileri eşdeğer addetmek bizi sağlıklı bir sonuca götürebilir mi? Eğer amaç birilerini suçlu göstermekse, bu yöntem belki işe yarayabilir. Ancak buradaki amaç eğer toplumumuzdaki tepki dalgasını yapıcı kazanımlara tahvil etmekse, bu yöntem en doğrusu olmayabilir. İlkesel olarak şunu kabul edebilirim: Eğer toplumsal yaşamımızda bir konsensüs oluşturamıyorsak, o noktadan itibaren hepimiz suç ortağı sayılırız. Ancak her sistemin sağlıklı işleyebilmesi için, onun temel unsurlarının yetki ve sorumluluklarının gerektirdiği rolü kararlılıkla oynaması gerekmez mi? Durum bugün böyle mi? Benim sergilediğim yaklaşımın doğal ya da mantıki devamı, bu talimatname için timsah gözyaşları dökenlerle aynı kefeye konmak mı? Kaymakam seçimi sürecindeki yaşananları, üzeri örtülmeye çalışılan ayıpları anımsayarak, lütfen benden olan beklentilerinizi bir kez daha değerlendirin. Toplumsal reflekslerimizi sapla samanı karıştırmadan netleştirmemiz daha sağlıklı olmaz mı? Toplumuzun liderliğine soyunan kişiler acaba neden bu konuda birden bire süt dökmüş kedi rolüne bürünüyorlar? Benim uhdemde bulunmamasına karşın, bir itiraz girişimi iş işten geçmeden yapılmış olsa kuşkusuz temkin sergilemeyecektim. Ancak zamanlamasından bağımsız olarak sormak isterim: O noktada böyle bir mücadele verebilecek kişiler görüyor musunuz?
2- Talimatnamenin içimize sinmeyen boyutlarına karşın, bugün patrik seçiminin kaçınılmaz olduğunu kabul etmek en gerçekçi yaklaşım olarak karşımızdadır. Bu gerçekçilik vurgusu ne sizin mücadelenizi gölgede bırakır, ne de geleceğe dair her tür endişeyi bir kenara bırakmamızı gerektirir. Bakınız, sizlere olanca samimiyetimle sesleniyorum. Bu cemaatin içerisinde herkes sizlerin yüzüne haklı olduğunuzu söylüyor, ama aklının arka planında sizleri ve hemfikir olduğunuz insanları nasıl kendi safhına çekebileceğini hesaplıyor. Ben kimsenin yapmadığını yapıyorum ve açık açık yüzünüze söylüyorum ki, bu dakikadan sonra bu seçimi durdurmamız gerçekten mümkün değil. Ama gelin konuyu bu keskin durumdan çıkarıp, mümkün mertebe gri zemine taşımayı deneyelim. Belki öğüdüne asla kulak vermeyi düşünmediğiniz bir srpazanınızım, ama yine de şansımı denemek arzusundayım. Gelin, el ele vererek bu seçimi bir kazanıma dönüştürelim. Gelin, yeni patriğimize öyle bir zemin hazırlayalım ki, bugün endişe ettiğimiz sorunları gelecekte çok daha sağlam çözümlere kavuşturabilme olanağına sahip olabilsin. Lütfen seçimi boykot etmeyin. Bu cemaatin geleceğine olan inancınızın ve bu topluma karşı olan sorumluluğunuzun gereği olarak oyunuzu kullanın. Kime oy verecek olmanız hiç önemli değil, yeter ki sandık başına gidin. Bu sizin açınızdan asla bir çelişki teşkil etmeyecektir. Bunu çocuklarınız için yapın, bunu tarihimiz için yapın ya da şöyle diyelim isterseniz: Bunu Gomidas için yapın...
Önümüzdeki dönemde yurtdışında bulunan srpazanlarımızın birikimini bu toplumun yaşamına yansıtmayı önceliklerim arasında sayacağımı bilmenizi isterim. Yakın geçmişteki zor konumumla, kendileriyle olan ilişkilerimi yeterince sıcak tutamadığımın bilincindeyim. Bunları yüreğime taş basarak, zorunluluklardan dolayı yapmak durumundaydım. Bugün onlar için sözüm ona mücadele verenlerin Patrikhane'de talimatname için kutlamalar yaptıklarını biliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu yaraların sarılacağı bir irade sergileyeceğimden emin olabilirsiniz.
Yeni bir patriğe sahip olabildiğimiz anda hem bu toplumda herkesin birbirini yeni baştan anlamaya çalışması, hem de biriken tüm sorunların aşılması için yeni bir sinerjiyle işe koyulacağız. Motivasyonumuz verimliliğimizi öyle bir arttıracak ki, kişisel sorunlar doğacak olan üretkenliğin gölgesinde kalacak. Gelin o ortamdan sağlayacağımız kazanımlardan mahrum bırakmayalım toplumumuzu. Patriklik seçimini tüm boyutlarıyla göz önünde bulunduralım. Ne kadar önemli olursa olsun, tek boyutuna odaklanmak bizi en sağlıklı noktaya götüremez. Bu aşamada gördüğünüz adaletsizlikleri lütfen sandıkta bertaraf etmeyi düşünün. Başka türlü bu seçimi bir fırsata dönüştüremeyiz.
3- Son olarak lütfen şunu da düşünün. Bu seçim sürecinin takvimi bir şekilde işliyor. Artık ok yaydan çıkmış durumda. Bazılarının gözü kendi hesaplarından başka bir şey görmüyor. Seçim sonrasında pastadan pay kapmak için ellerini ovuşturanları üzüntüyle izliyoruz. Bugün sergilediğiniz duruş, yarın başka mahsurlara kapı açacak olursa iş işten geçmiş olabilir. Daha açık konuşmamı ister misiniz? Bu seçim süreci tamamlandığında son pişmanlığın fayda etmeyeceği suçlara lütfen sizler de şimdiden şu andaki duruşunuzla ortak olmayın. Beni lütfen bağışlayın, ama bir srpazanınız olarak anımsatmakta yarar görmekteyim: Bu seçim süreci zaten bambaşka bir mecraya sürüklenmiş durumda, toplumumuz da gitgide bu gerçeği idrak etmekte ve sizlerin de bunlara kayıtsız kalamayacağınız varsayımıyla bu açık mektupta belirtmek arzusundayım. İki büyük tehlike bugün kapımıza dayanmış bulunuyor. Birincisi, bu seçim şimdiden Kilisemizin öğretisine sergilediğimiz ya da sergileyeceğimiz bağlılık bakımından toplumsal bir sınava dönüşmüş durumda. Ne demek istediğimi eminim çok iyi anlamaktasınız. İkincisi, bu seçim toplumumuz ve kurumlarımız üzerinde tahakküm kurmaya çalışan bazı dar çevrelerin ve geleceğimizi halkımızın iradesinin tecellisi doğrultusunda şekillendirme çabasında olan geniş kesimlerin rekabetine dönüşmüş durumda. Yine kimleri kastettiğimi eminim çok iyi anlamaktasınız. Bütün bunlara geçit mi verelim? Evet, bu talimatname belki içimize sinmedi, ama bu talimatnameyi temin edenlerin oyununu sandıktan geri çevirme şansını elimizin tersiye geri mi çevirelim? Şu an tamamen bunlar üzerinde yoğunlaşmış olduğum için, patrik genel vekili olarak görev yaptığım döneme dair kaleme almış olduğunuz ağır eleştirilere değinmemeyi uygun görmekteyim. Belki önümüzdeki zamanlar birbirimizi ön yargılarımızdan uzak olarak yeniden tanıyıp, değerlendirmeye olanak yaratır ve o dönemin muhasebesini de daha bütüncül bir şekilde yapabilirsiniz.
Bu seçim sürecinde birlikte yürüdüğüm Mor Hareket içerisindeki arkadaşlarımın arasında, yakın zaman öncesine kadar toplumsal gidişatımızı aynı pencereden gördüğünüz insanların sayısı hiç de az değil. Ben mutlaka sizin de bu harekete katılmanızı tabii ki istemiyorum, ama lütfen siz de tavrınızı esnetme ihtimaline bu denli kapalı kalmayın. Yukarıda işaret ettiklerimin vebalini gelecekte hiçbirimiz tek başımıza taşıyamayız. Ancak hala her şey bitmemişken, bu seçimin verili koşularının sınırlarını sergileyeceğimiz birlik ve dayanışmayla ziyadesiyle genişletebiliriz. Gelin, zamanın nabzını birlikte tutalım. Bu gidişi durduralım. Daha fazlasını daha fazla güç birliğiyle sağlayabileceğimizi aklımızdan çıkartmayalım. Birbirimize el uzatalım. Tüm cemaat olarak, büyük bir aile olarak, hep birlikte kazanalım.
Dua ve takdislerimle...
BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN
Ruhani Kurul Başkanı
*
Sevgili Ruhani Kurul Başkanı Başepiskopos Aram Ateşyan,
Ortada sizin de hak gaspı olduğunu söylediğiniz talimatname problemimiz dururken sessiz kalmak ve seçim kampanyasına odaklanmak suça ortak olmaktır unutmayın. ''Burada benim yapabileceğim bir şey yok, bu adaletsizliğin sorumluları Müteşebbis Heyet ve Değabah'' diyerek kendinizi konunun dışına atamazsınız.
Patrik Genel Vekili olduğunuz dönemde bu toplum çok kan kaybetti, pek çok sıkıntı yaşadı. Geçmişte bizlere yaşattığınız olumsuz tecrübeler her birimizin hala taptaze aklında. Haksız yere yıllarca patriklik koltuğunu işgal ettiniz; istifa edeceğim dediniz ancak etmediniz, hepimizi kandırdınız. Aracılık ettiğiniz arazi davalarında komisyon almak benim hakkımdır dediniz, makamın saygınlığına gölge düşürdünüz. Karekin Bekciyan Değabah olarak geldiğinde ona oda bile vermediniz; Ana Kilise'mizin kapısını iple bağlattınız; patrikhane hesaplarını yetkisi olmasına rağmen Değabah'a göstermediniz. Bu toplumun her bir bireyine çok borçlusunuz. Geçmişte yaptıklarınızı affetmek mümkün değil ancak talimatname probleminin çözümlenmesine katkı koyarsanız, bu hatanın yapılmasını önleyen kişi olarak anılabilirsiniz.
Eğer bugün bu hak gaspının düzeltilmesi konusunda toplumumuza liderlik edemezseniz, seçim kampanyanızdaki bütün vaatlerinizi de boş bir zemine bırakmış olursunuz. Ruhani Kurul Başkanı ve Başepiskopos olarak sesinizi yükseltin, itiraz edin, ruhanilere neden itiraz etmeleri gerektiğini hatırlatın. Kısacası sorumluluğunuz da, bu topluma borcunuz da büyük, lütfen üzerinize düşeni yapın!
TOPLUM GİRİŞİMİ
31.10.2019