GELECEK İÇİN BUGÜNDEN
Yaklaşan cemaat vakıfları seçimi öncesinde Ermeni toplumundaki genel ortam birçok gözleme kapı açmakta. Bugünün sağlıklı değerlendirilmesi, aynı zamanda yarınlar için şimdiden hareteke geçmek anlamına geliyor. Cemaatimiz tarihsel bir kavşakta tercih yapacak. Hem toplu hem de bireysel sorumlulukların yoğunlaştığı bu aşamada kuşkusuz farklı refleksler sergilemek ve değişimlerin önüne set çekmemek gerekiyor. Söz büyüğün şiarıyla, toplu söyleşimizde ilk konuşanın Aret Yerganyan olmasını herkes uygun buldu:
"Yakın zaman öncesine kadar oturmamış bir ortam vardı. Şu anda büyük ölçüde taşlar yerine oturmuş, her şey daha aydınlanmış durumda. O muğlaklıklardan yararlanarak Ortaköy Vakfı kaçamak bir seçim yapmaya yeltendi. Neyse ki başarılı olamadı. Şimdi 5 yere sandık konacak. En uygun şeklin bu olduğunu düşünüyorum; çünkü halkın oy verme hakkının yaşama geçirilmesi açısından en uygulanabilir şekil budur. Düşünsenize, bu toplumun yaklaşık 20 bin üyesinin sadece Ortaköy'de oylama gerçekleştirmesi için her şeyi zorladılar. Olacak şey değildi. Şimdi artık herkes oyunu kullanabilir. Yaratılan bütün bu yapay engeller yüzünden Ortaköy Vakfı için ancak son anda ikinci bir aday listesi oluşturulabildi. Ama yine de çok iyi oldu. İstanbul'un ikinci bölgesi çok güçlü bir bölge. Bunu toplumumuza çok daha iyi ve anlaşılabilir bir şekilde anlatmak lazım. Farklı aday listeleri olmalı ve onlar her zaman teşvik edilmeli. Bu arada gençlerin katılımı da teşvik edilmeli. Bu cemaate her şey çok daha açık biçimde anlatılmalı; çünkü ancak bu şekilde insanlar adayları tanıyabilir ve oy kullanırken azami sorumluluk duygusuyla hareket eder."
Bu girişten sonra Dikran Gülmezgil değerlendirmelerin çerçevesini biraz daha genişletiyor: "Seçim öncesi ne yazık ki toplumumuzda son derece gergin bir ortam var. Gerçekten kötü, ucu açık ifadelerle dolu bir yönetmelikle seçime gitmek durumundayız. Aslında iyi niyet olsa, bu yönetmelikle yapılacak seçim bu kadar gerginlik yaratmazdı. Ancak bu yönetmelik maalesef bazı kötü niyetli yönetici arkadaşlarımızın yelkenine rüzgâr oldu. Genelden farklı, doğru olmayan işler yapmak istediler. Şunu da üzülerek kabul etmek zorundayız ki böyle bir yönetmeliğe biz sebep olduk. Devlet böyle bir yönetmelik kesinlikle yayımlamazdı. Bizim toplumumuzdan, bürokrasi aracılığıyla etki alanı yaratarak, yönetmelik üzerinden iktidarını yürütme çabasına girenler bu yönetmeliğin çıkmasına sebep oldu. Biz seçimlerin il geneline açık yapılmasını tercih ediyorduk ama bu bölgesel sisteme de razı olduk. Ama bari bu yönetmelik iyi uygulansın, sağlıklı bir seçim yapılsın ki toplumumuzun kurumları da iyi yönetilebilsin."
Bu noktadan itibaren ifadelerini Ortaköy Vakfı'na odaklayan Gülmezgil'in sözleri şöyle: "Bugün yönetmeliğe göre, İstanbul ikinci bölge olan seçim çevresinde son patrik seçiminde yaklaşık 21 bin kişi oy kullanmış. O seçmen listelerini güncelleyerek önümüzdeki seçime gitmek gerekiyordu. Yani bu kadar basitti aslında. Aynı bölgede bulunan her vakıf, aynı seçmen listesiyle seçime gitmek zorundadır. Ama Ortaköy Vakfı neredeyse 800 kişilik seçmen listesiyle seçim yapmaya kalkıştı. Herkesin elini vicdanına koyarak yanıtlaması gereken bir soru var: Böyle bir durumda kötü niyet izlenimi ve rahatsız edici iddiaların doğmasına engel olabilir misiniz? Ve eğer yaptığımız itirazlar ve sağladığımız müdahaleler olmazsa, Ortaköy'de bu iş gerçekten bu şekilde olacaktı. Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu Beyefendi ve Sayın Kültür ve Turizm Bakan Yardımcımız Ahmet Misbah Demircan Beyefendi'yle görüşmelerimiz oldu. Sonrasında Sayın Bedros Şirinoğlu da konuyu devletin daha da yüksek katlarının dikkatlerine arz etti. Tüm bunlar sayesinde Ortaköy Vakfı yöneticilerinin bu talihsiz girişimi ancak önlenmişti ki, bir de tek sandıkta oylama yapma sorunu ortaya çıkartıldı. Yaklaşık 20 bin seçmenin tek bir sandıkta oy kullanmasını istemek; katılımcı, sağlıklı ve adil bir seçim istemek anlamına gelebilir mi? Şu anda tabii bu sorun da engellendi. Ancak herkesi uyarmayı bir görev addediyorum ki rehavete kapılmamak gerekir. Sorunların bittiğini, aşıldığını söyleyemeyiz. Her an sürprizler olabilir. Şu ana kadar doğan sorunları bizler toparlayabildik. Bedros Bey'in üst makamları harekete geçirebilmesi sayesinde şimdiye dek doğan sıkıntılar önlenebildi. Ancak mevcut yönetmelik iyi olmadığı için kendimizi sağlam bir zemin üzerinde hissedemeyiz. Dolayısıyla özellikle bazı vakıflardan sürprizler olabileceğini ihtimal dışı tutmamalıyız. Unutmayalım ki Ortaköy seçimi, o vakfın çalışanlarından oluşmuş bir seçim tertip heyeti tarafından düzenleniyor. Tekrarlıyorum, rehavete kapılmamalıyız."
Başkan Bedros Şirinoğlu konuyu, yakın geçmişi de içerisine alan bir arka planla yorumluyor: "Bundan yaklaşık on yıl önce, Patrikhane'de bir toplantı yapıldı ve vakıflarımızın büyük çoğunluğunun üzerinde mutabık kaldığı bir yönetmelik taslağının ilgili makamlara arz edilmesine karar verildi. Hatta benden o taslağı Ankara'ya götürmem istendi. Kabul ettim. Hatta o zaman bir hukukçu arkadaşımız bana, ya sen bunu değiştirerek teslim edersen ne olacak, diye sordu. Ben de hiç sözü uzatmadan kendisinin götürmesini söyledim. Bugün elimizdeki yönetmelik aslında büyük oranda o zamanki taslakla örtüşmekte. Ancak arada, o gün Patrikhane'de sağlanan anlayış birliğine karşın, bizim cemaatimizden yaklaşık on yeni taslak daha Ankara'ya gönderildi. Bu meselenin hemen öncesinde de Beyoğlu'nda seçim yapılmıştı. Şaibeli seçimlerdi; çünkü bazı seçilmiş yöneticilerin daha sonra resmî onayının gelmesi engellendi. Yani seçilmiş yöneticiler çeşitli oyunlarla ekarte edildi. Kısacası işler tüm bunlarla ve bazı başka benzer durumlarla çıkmaza girdi. Bu sürecin içerisinde zaman zaman bürokrasinin dahli olabileceğine dair doğan izlenimler de cemaatimizi son derece üzüyor ve rahatsız ediyor. Bu son çıkan yönetmeliğin 10. maddesi de benzer bir sorundu. Düşünsenize, Patrik Hazretleri bile savundu, hayretler içerisinde kaldım. Neyse ki yönetmelik yayımlandıktan sonra bu maddenin ortadan kalkmasını sağlayabildik. Bürokrasiyle bizim cemaatin bazı sıkıntılı vakıflarının yönetimleri arasındaki ilişkiler bizi olduğu kadar, devletin yüksek katlarını da rahatsız edecek boyutlara ulaşıyor. Üzülerek belirteyim ki tüm bunlardan sonra bile bürokraside hâlâ diretmeler olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Devlet terbiyesi çerçevesinde, her şeyin adil ve ahlaklı olabilmesi için mücadele ediyoruz. Ancak bu seçimlere giderken, bu kadar uzun süreden beri neden seçim yapamamış olduğumuzun bilinciyle hareket etmemiz gerekiyor. Bu sorumluluktan hiçbirimiz kaçınamayız."
Melkon Karaköse'nin düşünceleriyle söyleşinin ilk aşamasının sonuna geliyoruz: "Sağolsunlar, hem Sayın Bedros Şirinoğlu hem de Sayın Dikran Gülmezgil bu seçim sürecinin sağlıklı bir mecraya girmesi için ellerinden geleni yaptılar. İkisi de gerçekten çok büyük bir teşekkürü hak ediyor. Ancak ben de tekrarlamak istiyorum ki bu iş daha bitmiş değil ve sürekli istim üzerinde olmalıyız. Bazı vakıf yönetim kurullarımızın tasarrufunda bulunan kaynaklar ve taşınmazlar çok büyük meblağlara ulaşıyor. Bu noktalarda zaman zarfında belli çıkar ilişkileri şekillenmiş olabilir. Bugün bazı noktalarda seçim öncesinde tanık olduğumuz direnç, benzer kuşkuları kaçınılmaz olarak gündeme getiriyor. Dolayısıyla her an her şeyin olabileceğini düşünerek davranmak zorundayız."
MELKON KARAKÖSE: BEYOĞLU İÇİN VAZKEN BARIN'I İKNA ETMEYE ÇALIŞIYORUZ
Söyleşimiz süresince dikkatler ilk aşamada genel olarak Ortaköy Vakfı üzerinde yoğunlaşsa da, Melkon Karaköse'nin bazı çıkışları bu bakımdan mevcut sürecin farklı boyutlarına işaret etti:
"Ortaköy Vakfı'nın yanı sıra, İstanbul ikinci bölgede cemaatimizin dikkatinin öncelikle odaklandığı noktalardan biri de Beyoğlu. Burada da onlarca yıldan bu yana kemikleşmiş ve toplumumuzun büyük çoğunluğu tarafından sürekli sorgulanan bir yapı var. Eğer bu seçimleri toplumumuzu dönüştürme fırsatına çevireceksek, Ortaköy gibi Beyoğlu'nu da görmezden gelemeyiz. Maksat kimseyi hedef göstermek tabii ki değil; ancak bu noktalarda hakim olan zihniyetin toplumumuzun büyük çoğunluğu tarafından benimsenmediği aşikâr. Bu zihniyetleri ancak oralarda kan değişimi sağlayarak, yeni gruplara şans tanıyarak aşabiliriz.
Ortaköy Vakfı için 800 kişiyle baskın seçime gitme girişimi, başarılı olmamasına karşın o noktadaki hakim zihniyeti herkesin gözleri önüne serdi. İnsanlar bundan rahatsız oldu ve bu endişeden bir hareket doğdu. O hareket, Ortaköy'ün Mavi Listesi'ni ciddi bir alternatif olarak bu toplumun önüne koydu. Şimdi o hareketten Beyoğlu için de yeni bir oluşum doğmasını beklemekteyiz. Burada henüz her şey somutlaşmış değil; ancak şu kadarını söyleyebilirim ki Sayın Vazken Barın'ı ikna etmek için yoğun çaba harcanıyor. Bu ismin etrafında bir bütünleşmeye gidilebilirse, bu seçimlerde Beyoğlu için de ciddi bir alternatif oluşacak.
Sayın Vazken Barın ikna edilebilirse, bu toplum artık Beyoğlu bakımından sadece şikayet etmekten öteye gidebilecek bir hamle yapabilir. Umarım bu çabalar sonuç verir, bekleyeceğiz."